Türkiye’nin ikinci büyük limanı ile ihracatın nabzının attığı en önemli merkezlerden biri olan Mersin’de, lojistik yatırımları bütün hızıyla devam ediyor.
OSB’ye bitişik olarak kurulacak Lojistik Köy’e ilgi yoğun. 46 parsellik ‘köy’e 120 başvuru var Şimdiye kadar 46 parseli için 120 firmanın başvurduğu Lojistik Köy’e en büyük talep ise İstanbul’dan. 25 İstanbullu firma ‘köy’de yer almak için ön talepte bulunurken, diğer sektörlere yatırım yapacak firmalarda hazırlıkta. Kentteki en büyük talep ise; UN RO-RO ile kıta aşacak araçların, Avrupa’dan değil Türkiye’den mazot alması için limanda ÖTV ve KDV’nin kaldırılması. Böylece araç başına 1100 Euro Türkiye’de kalmış olacak

“Anadolu 2010/Üreten Kentler Anlatıyor” yazı dizisinin 6’ncı kenti Mersin oldu. Eskişehir, Kahramanmaraş, Konya, Çorum ve Sakarya’nın incelendiği proje kapsamında, Mersin’den sonra Antalya’nın vizyonu çizilecek.

Gazeteniz DÜNYA’nın Mersin Temsilcisi Fahriye Şenyurt tarafından organize edilen, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası ve Mersin Sanayici ve İşadamları Derneği’nin ev sahipliğinde yapılan toplantılarla, kent ekonomisi mercek altına alındı.

Türkiye’nin İstanbul’dan sonra 2’nci büyük araç filosuna sahip kenti Mersin, sektörde liderliğe gözünü dikti. Organize sanayi bölgesinin (OSB) hemen yanında ‘Lojistik Köy’ kurmaya hazırlanan kente, en yoğun ilgi İstanbullu lojistik firmalarından geldi. 46 parselin bulunduğu ‘köy’e 120 ön başvuru var, bunların arasından 25 tanesi İstanbul merkezli firmalar. İçinde otelleri, restoranları olacak köyün içine demiryolu girince tüm parsellere kılcal hatlarla ulaşacak. Nakliyecilerin sürekli araçlarını yenilediği kentte, Ulusoy, Yıldırımlar Grubu yatırım yapıyor. Arkas da yatırımına devam ediyor. Şehirde 1250 lojistik firması faaliyet gösteriyor. Kentteki sanayici, Mersin’in kısa bir süre sonra İstanbul, İzmit, Bursa üçgeninin alternatifi olacağını düşünüyor. Mersin’in kendi kaynakları ile yapacağı Lojistik Köy’ün limanda satılacak ÖTV ve KDV’siz mazot ile RO-RO seferlerinin daha etkin getirilmesi ile desteklenmesi bekleniyor. RO-RO ile yurtdışına giden nakliye araçlarının 1100 euroluk mazotu fiyat yüksekliği nedeniyle Türkiye’den değil dışardan aldığına dikkat çekiliyor.

Bu arada kentin lojistik avantajından yararlanmak isteyen firmalar da yönünü Mersin’e çevirdi. Kente Gaziantep’ten yatırımlar kayarken, Ankaralı gıda firmaları da yatırım yapmak için yer arayışına girdiler. Yaş meyve-sebze alanında, dondurulmuş gıda işlemek isteyen 5 Kanadalı firma da yatırım için Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın kapısını çaldı. Bu arada Çinli Chery’nin Türkiye’de yatırım yapmak istediği alanlara Mersin’i de eklediği söyleniyor.

Öte yandan ulaşımdaki avantajlarına Çukurova Havaalanı’nı da eklemeye hazırlanan Mersin, 3.5 kilometrelik pist ile Türkiye’nin en uzun pistine de sahip olacak. İhale aşamasına gelince havaalanında yap-işlet-devret modelinin hayata geçirilmesi planlanıyor.

Kentin bir diğer umudu da turizm. Nükleer enerjiye karşı olmadıklarını ancak yer seçimi olarak Akkuyu’ya karşı çıktıklarını anlatan kentin temsilcileri, turizmde Kazanlı Projesi sayesinde 7 bin olan yatak kapasitesini 17 bine çıkartacaklarını söylüyorlar.

30. yılını kutlayan DÜNYA Gazetesi Anadolu’nun sesi olmaya yeni projesi “Anadolu 2010/Üreten Kentler Anlatıyor” ile devam ediyor. Proje, Eskişehir, Kahramanmaraş, Konya, Çorum ve Sakarya’nın ardından Mersin ile yoluna devam ediyor. Bundan sonraki şehir ise Antalya. Gazeteniz DÜNYA’nın Mersin Temsilcisi Fahriye Şenyurt tarafından organize edilen, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası ve Mersin Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (MESİAD) ev sahipliğinde yapılan toplantılarla, kentin gelecek vizyonu mercek altına alındı. Toplantılarda kentin sanayisini temsil eden isimler ve işadamları ile görüş alışverişinde bulunuldu, kentteki sanayi tesisleri gezildi.

Aşut: ÖTV ve KDV’siz mazot, her

araçta 1100 €’yu Türkiye’ye bırakır

Kentin krizi yüzde 2’lik sanayi elektriği artışıyla atlattığını söyleyen Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şerafettin Aşut, “Kentimiz 2008’e göre 2009’u hem ihracatta hem de sanayi elektriği tüketiminde yaklaşık aynı rakamlarla bitirdi. Geçen yılı 1 milyar 190 milyon dolar civarında bir ihracatla tamamladık. Sanayi elektriği kullanımında yüzde 2 artış yaşadık. ‘Kimler bu dönemde yukarı çıktı’ diye bakarsak, kimya sanayi, soda, krom, gübre işletmelerimizi, taş toprakçıları ve gıdacıları görüyoruz. Gerileme gösterenler ise, tekstilciler, konfeksiyoncular. Metal ve mekanik imalatta çok az gerileme var” diye konuştu. Bu yılın ilk 4 aylık verilerine bakıldığında OSB’deki elektrik tüketiminde yüzde 34 artış olduğunu dile getiren Aşut, ihracattaki artışın ise ilk 4 ayda yüzde 7 civarında olduğunu kaydetti. Mersin’in lojistik avantajı ile bazı sanayi firmalarını çekmeye başladığını da belirten Başkan Aşut, “Gaziantep’ten buraya kayış var. Ankara merkezli gıda firmaları da kentimize gelmeye başladı. 5 Kanada merkezli firma ile görüştük. Yaş meyve-sebzeyi işleyip, şoklayıp, ambalajlayacaklar ve buradan ihracatını yapacaklar” dedi. OSB’nin genişleme alanında çok seçici davrandıklarını kaydeden Aşut, “Her isteyene yer vermiyoruz. Genişleme alanımızda toplam 46 parsel var, 25’inin tahsisi bitti. Ayrıca Mersin’de kömürlü enerji santralini kurabilseydik demir-çelik yatırımlarında büyük bir kayış olacaktı ama turizme yönelince bundan vazgeçtik” ifadelerini kullandı.

RO-RO seferleri sayesinde hem paradan hem de zamandan tasarruf edildiğini söyleyen Aşut, “Örneğin konteynırla yollayınca Afrika’ya bir mal 2,5 ayda gidiyor. Tekerlekli yükle RO-RO sayesinde maksimum 10 günde Afrika’nın en ücra noktasına malı gönderebiliyorsunuz. Bu çok önemli. Haftada 2 sefer Trieste’ye ürün gönderiliyor. Mersin ihracatının 2009’da ayakta kalmasının sebebi lojistik özelliğidir” diyerek, şöyle devam etti: “Mersin limanından ÖTV ve KDV’siz akaryakıt kullanımı konusunu çözemedik. Kentimiz kaçakçılık merkezi gibi görülüyor. Yok, böyle bir şey. Mal, liman içinde satılacak, araba orada mühürlenip RO-RO’ya binecek. Burada mazot alamayan araba 1100 Euro peşin para ödeyip yakıtını alıp Avrupa’dan alıyor. Her arabada 1100 Euro Avrupa’ya bıraktığımızı ve her gemide 200 araba bulunduğunu düşünün, giden paraya bakın. Bizim bu payı geri çevirmemiz lazım. İhracatçıya destek olurken ÖTV’siz ve KDV’siz yakıt satabilirsek, ihracatçının rakamlarında yüzde 3-4 civarında indirim olacak. Navlunda centlerin konuşulduğu bir ihracat rakamlarında önemli bir rekabet imkânı olacak.”

Lojistik master planı ile ilgili de bilgi veren Başkan Aşut, “Bunun içinde limanın TCDD ile Lojistik Merkez’e bağlanması projesi var, o da bitti. Lojistik Merkezin satın almalarının tamamını yaptık. Müteşebbis heyeti kurduk, Sanayi Bakanlığı’na müracaatımızı yaptık. Süreci bekliyoruz. Bununla ilgili Türkiye’nin lojistik master planı yapılması gerekiyor. O da henüz yok. Asya, Kuzey Afrika, Ortadoğu bağlantılarını biz yaptık. ama içeride bağlantı olmadığını gördük” diye konuştu.

Krizde Mersin’de en büyük kan kaybını esnafın yaşadığını anlatan Aşut, “Küçük esnafı krize hazırlayamadık, birleşmelerini sağlayamadık” diyerek, “Fabrikadan işçiler çıkıyor ve çarşıda inmeyip direk alışveriş merkezinde iniyor. Neden çarşıda insin? Çocuğunun eğlenebileceği bir yer yok, sineması yok, eşinin oturup bekleyeceği bir cafe yok. Bu yerel yönetimin planlama eksikliğinden kaynaklanan bir sorun. Esnafı ayakta tutamazsak demokrasinin temeli de yok olur. Kriz dönemi sanayi sektöründe tekstilciler gitti. Serbest bölgedekiler ayakta kalıyor ama dövizin hareketleri nedeniyle sıkıntıları var. İnovasyon yapanlar şu anda en üst seviyelere geldiler” şeklinde konuştu.

Tarım eğitimi

için 2 kampus

Avrupa’da yaş meyve-sebze üretiminin düştüğünü dile getiren Başkan Aşut, “Mersin tarım ve gıda kenti olacak. Biz de tarım-gıda teknoparkı kurulmasıyla ilgili altyapımızı hazırladık önümüzdeki günlerde Sanayi Bakanlığı’na teslimatı yapacağız. Ayrıca Tarım Bakanlığı ile birlikte, tarım Ar-Ge’mizi yapıp tohum, fidan ve benzer çalışmalar yaptıktan sonra bir başka bölgede de bu ürünlerin üretilmesi ve üretilirken çiftçiye eğitimlerinin verilmesi konusunda önemli 2 kampusu oluşturuyoruz” dedi.

Akkuyu, bizim

turizm bölgemiz

Başkan Aşut, Akkuyu’ya nükleer santral yapılması ile ilgili gelişmeleri de değerlendirerek, şunları söyledi: “Nükleer enerjiye karşı değiliz. Ama yer seçimi konusunda tereddütlerimiz var. Ben nükleer enerjiye karşı değilim ama yer konusunda sorun var. Çukurova’nın erkenci üretim yapıldığı bölge o bölge. Dünya hizmet sektörüyle ayakta duracak ve Türkiye’de bundan nasibini alacaksa hizmet sektörü olarak bizim turizmi öne çıkarmamız lazım ve o bölge turizm bölgemiz.”

Gemi bekleme süresi 1 saate düştü

20 milyon $’lık iki dev vinç geliyor

MIP AŞ Genel Müdürü Jhon Phillips ve Genel Müdür Yardımcısı Kürşad Tezkan da limana yapılan ziyaret ile DÜNYA’yı bilgilendirdiler. Liman hinterlandına giren illerde çalışma başlattıklarını dile getirerek, şu bilgileri verdiler: “Mobilya ihracatı sürekli artışla devam ediyor. Mobilya ihracatı yüksek kapasiteli konteynırlar ile gelip vagonla Kayseri’ye gider. Kayseri OSB içinde kurulu bir terminal vasıtasıyla son dağıtıcıya ulaşır. Konya Sanayi Odası’nın Mersin’e direk demiryolu ile bağlanma projeleri var. TCDD ile görüşüyorlar. En kısa yoldan Mersin Limanı’na ulaşmak için çalışmalar yürütüyorlar. Konya ve Kayseri hinterlandımız üzerinde. İhracatçımızın maliyetlerini en aza çekmek adına destekleri veriyoruz. Hem proje olarak hizmetlerindeyiz hem de yaptığımız yatırımlarla. Aksaray da önemli kentlerden. Maraş ve Antep’in artan bir trendi var. Maraş zaten ham pamuk ithal eden, sonra iplik ve kumaş haline getirip ihraç eden en önemli kentlerden biri. Gaziantep de petro-kimyasalın en çok ithal edildiği bölge.”

İskenderun çevresindeki yeni limanların kendileri için bir dezavantaj oluşturmadığını, çünkü bunların demir-çelikçilerin kendi rıhtımları olduğunu da belirten MIP üst yönetimi, tarife konusuna da değinerek, “Biz 3 yıl boyunca özelleştirme idaresi ile yapılan anlaşma gereği tarifelerimizi hiç değiştirmedik. TCDD tarifeleri kullanıldı. Ancak 3’üncü yıldan sonra işletme hakkı devir sözleşmesinin bize verdiği hak şudur; 755 milyon dolarlık işletme hakkı devir sözleşmesine göre ödenen nakit karşısında bir maliyet kalemi olmak üzere fiyatlar fahiş olmamak üzere artırılabilir. Çünkü biz bu limanı 36 yıl sonra TCDD’ye modern bir şekilde geri teslim edeceğiz. Burası bizim değil Türkiye’nin limanı. Biz yalnızca burada işleticisiyiz. Modern şekilde verebilmemiz için yeni rıhtımlar yeni kapasiteler yaratabilmemiz için yeni yatırımlar yapmamız lazım. Geçen sene bizim Mersin Limanı’ndan yapılan ihracatın büyük kısmı mermer ve maden üzerine. Geçen yıl Uzakdoğu’ya bu mermeri gönderme maliyeti 400 dolarken bir 20’lik konteynır ile deniz navlunu ve 100 dolarda 95 dolar gemiye yükleme ücreti varken navlundaki artış yüzde 100 oldu bizim artırdığımız rakam yüzde 10 oldu” ifadelerini kullandılar.

Toplam elleçleme

16 milyon tonun üzerinde

Limanın gelişim sürecini de anlatan MIP üst yöneticileri, “2007 devir tarihi itibariyle limanın kapasitesi yaklaşık 750 bin TEU civarındaydı şu anda 1 milyon 300 bin TEU. Dizayn kapasitesi 2,5 milyon TEU ticaret kapasitesi arttıkça biz o dizayn kapasitesini vinçlerle o kapasiteyi dolduracağız. Liman 1 milyon 100 bin metrekarelik büyüklüğü ile Türkiye’nin en büyüğüdür. Genel kargo ve dökme yüklerin kapasitesi ortalama 5 milyon ton. Kapasiteler arttıkça yatırımlara ağırlık vereceğiz. Özelleştirme sonrasında 100 milyon dolara yakın yatırım gerçekleştirildi. Halihazırda bu yıl içinde sipariş vereceğiz ve önümüzdeki yıl 2 adet dev kendi ayakları üzerinde yürüyen raylı rıhtım vinçleri gelecek, her ikisinin toplam maliyeti 20 milyon dolar. Toplam elleçleme 16 milyon tonun üzerinde. Elleçlemede de en büyük limanız. İşimizin yüzde 80’i konteynır. Yüzde 20’si genel kargo ve dökme yük dediğimiz yük çeşitleri” bilgilerini verdi.

Haftada 2 kez RO-RO seferleri de düzenlenen limandan Maraş, Antep, Malatya, Adıyaman gibi çevredeki illerinden çıkan TIR’lar büyük bir mesafe kat etmeden Adriyatik’i aşarak Trieste’ye gidiyor. Böylece hem yakıt hem amortisman tasarrufları oluyor.Seferlerin 4’e çıkması için ÖTV’siz ve KDV’siz yakıt imkanı bekleniyor. Bu arada denizciliğin en önemli maliyetlerinden biri olan limanda bekleme süresi de, yapılan yatırımlarla 1 saate düşürülmüş.

İstanbul-İzmit-Bursa

üçgeninin alternatifi olacağız

Sabri Tekli

Mersin-Tarsus OSB Yönetim Kurulu Başkanı

Bölgemizde 14 sektörde faaliyet gösteriliyor. Pek sahibimiz yok kendi başımızın çaresine bakan bir bölgeyiz. Yapılanmada hep kendi sanayicimizin gücünü kullandık. Kriz sonrasında 10’a yakın firmamız kapanma aşamasına geldi. Bu krize dayalı bir sonuç değil. Sıkıntılar daha önceden de vardı. Bölgemiz konum itibariyle krizden etkilenmedi. Tekstilde 4 firmamız vardı 1’e düştü. Krizde tekstil sıkıntı yaşadı ama başka sektörler de öne çıktı. Personel sayımızda düşüş olmadı. 2008’in ikinci yarısında 2010 aralığında 1.5 yıllık kriz döneminde elektrik tüketimimiz, doğalgaz tüketiminde ve işçi sayısında düşüş görülmedi. Yalnızca elektrik ve doğalgazda daha önceden belirlenen bir bakım nedeniyle düşüş gözüküyor. Teknopanel firmamız kabına sığmayıp büyüyor. Özbal Çelik Borumuz gayet iyi gidiyor. Frito Lay yeni ürünleri ve hatlarıyla büyüyor. Bunlarla bağlantılı yan sanayiler var. Yalnızca ana madde üreten firmalar değil birbiriyle bağlantılı kurumlar var. OSB’lerin kuruluş amaçlarındaki tüm kriterlere uyan bir bölgeyiz. Altyapımızda eksik yok. 30 firmamız doğalgaz kullanıyor. Trakya Cam sayesinde 30’u da yüzde 6’lık indirim alıyor. 154 parselimiz var. Genişleme alanında 47 parselimiz mevcut, bunlardan 21 parseli tahsis edildi. Şu anda limandan kaynaklı çok ciddi talepler alıyoruz. Marka firmalar gelmeye başladı. En son Tiryaki firmasını bünyemize aldık. Ankara’nın Yayla firmasıyla görüşüyoruz. Antep’ten 2 firma daha talepte. 112 dönüm en büyük parselimizi Tiryaki’ye verdik. 2. OSB’de ona yan sanayisi de peşinden talepler gelmeye başladı. Mersin’in en büyük girişimi, şu anda lojistikte. OSB’nin genişleme alanında kendi arsalarımız üzerinde bir lojistik OSB Kuruluşu gerçekleştirdik ve Bakanlığa hazırlık dosyamızı verdik. Demiryolu bağlantılı bu yer çevre illerimize de katkı sunacak. Bölge İstanbul, İzmit, Bursa üçgeninin alternatifi olarak görülebilecektir. 46 parsellik bu yere 120 firmanın ön talebi var. Bunun yaklaşık 25 tanesi İstanbul merkezli. Lojistik alanda 50 dönüm gümrüğe ayrılıyor otelleri, restoranları olacak. Demiryolu içeriye girince tüm parsellere kılcal hatlarla ulaşabiliyor. Parselin bir tarafı demiryolu diğer tarafı normal yol olacak. Mersin’i çok ciddi rahatlatacak. Limana tır girişi çıkışı engellenecek. Demiryolu hattıyla konteynır taşınıp elleçleme yapılacak. Ankara tamamen kredilerle demiryolu bağlantısı olmayan bir lojistik üs yapmış, biz kendi kaynaklarımızla yapacağız. Kendi kaynağımızla büyüyeceğiz.

Dağ görünce, OSB

hayal ediyorum

Sanayinin en büyük sorunu kalifiye eleman sıkıntısını ise üniversite-sanayi işbirliği ile çözeceğiz. Buradaki yüksek okulumuz Gıda Teknolojisi’nde bu yıl ilk mezunları verdi. Önümüzdeki yıllarda 7 branşta daha eğitim verilecek. Üniversiteden hocalar gelecek. Uygulamalı eğitim ile buradaki devasa tesislerimizin içine giren çocuklarımızın ufkunun açılacağını düşünüyorum. Bölgemizde yaklaşık 6 bin civarında işçi var. Kriz döneminde sürekli bir yükselme var hiç düşme olmadı. OSB’mizin kendine has avantajları var. Örneğin suyumuzun kalitesi nedeniyle Frito Lay’i kazandık. Diğer OSB’ler hep düz arazilerde. Bizimki dağlık bir yapıda. Hep dağ görünce OSB hayal ediyorum. Mersin, tarıma dayalı bir kent olduğu için değerli düz araziye OSB kurmadık.

Kent 17 bin yatak

kapasitesine ulaşacak

Numan Olcar

Olcartur Seyahat Acentesi Sahibi

1987 yılında Olcar Tur’u kurdum. Mersin’de turizmi seçtim çünkü o yıllarda ilimizde 2 tane seyahat acentesi vardı ve yalnızca uçak bileti satıyorlardı. Bölgemin ileride bir turizm noktası olabileceğini gördüm. Merkezimi Mersin’de kurdum ama bugün Adana, Alanya, Göcek, İstanbul dahil toplam 10 ofise ulaştım. Yaklaşık 74 kişiye istihdam sağlıyoruz. Benim işimin merkezinin Antalya, Ege ya da İstanbul olması gerektiğini düşünürsünüz ama ben Mersin gibi bir yerden gelip o noktalarda teşkilatlanmanın avantajını yaşıyorum. Oradan bir grup benim bölgeme gelince bölgemin karakteristik yapısı itibariyle benim görebildiklerimi göremiyor. Agit ve Habitat’tan sonra en kapsamlı organizasyon olan Dünya GSM Kongresi’ni 2003 yılında şirketim yaptı. Yine 2006’da Dünya Telekom Kongresi’ni Antalya’da biz yaptık. Geçen yıl Dünya Bakliyat Kongresi’ni biz yaptık. Neticede artık biz buradan ülkenin tamamı üzerinde varlık sürdürüyoruz. Çalışmalarımızı yerelden ulusala taşıdık. Mersin Turizm Platformu olarak da güzel çalışmalar yapıyoruz. 1987’de benimle birlikte 3 acente varken bugün 62’ye ulaştık. Komşu illere göre yoğun bir yatak kapasitemiz yok ama işe başladığım yıllarda 1600 civarında olan yatak varlığı bugün 7 bine ulaştı. Bunların 5 bini işletme belgeli 2 bini belediye işletmeli. Yatak kapasitesi olarak asıl hamleyi Kazanlı Projesi’nde bekliyoruz. Projenin hayat bulmasıyla birlikte 10 bin yatak devreye girecek ve 17 bin yatağa ulaşacağız. Ağustos ayında inşaata başlayacaklar. Turizmde önemli konulardan bir tanesi ulaşım. Havaalanımızın olmaması bir dezavantaj değildi. Adana’ya 50 dakikadan daha kısa bir sürede ulaşabiliyorsunuz. Ama Şakirpaşa Havaalanı yetersiz kalıyor. Bu nedenle Çukurova Havalimanı Projesi 2008’de Turizm Platformu tarafından yeniden gündeme getirildi. Havalimanı resmi kamulaştırması için mart ayında Bakanlar Kurulu Kararı çıktı. Yenice Adana arasındaki Kargılı Köyü’nde yapılacak bu havaalanına 3.5 kilometre olan Türkiye’nin en uzun uçak pisti yapılıyor. İhale aşamasına gelince yap-işlet-devret modeli olacak. Güneş ve deniz turizmini destekleyecek Kazanlı’nın yanında 3 bin yataklı Karboğazı Tesisi Projesi var. 9 ay süren dünyadaki en kaliteli karlardan birisi burada bulunuyor ve çok uzun süre Toroslar’da kar kalıyor. Burası Alp Disiplini’ne uygun bir alan. Bununla ilgili önemli çalışmalar yapıldı. Elektrik gitti, yolları yapıldı, altyapısı tamamlandı. Mersin’e 110 kilometre olan Karboğazı’nın kısa sürede günlük kullanıma açılması planlanıyor. Ardından restoran ihtiyacı, sonra yatak ihtiyacı tetiklenecek ve süreç hızlı ilerleyecektir. Bir de inanç turizmi açısından Tarsus çok önemli. Burada biraz sıkıntımız var. Buradaki kiliseler ibadete açılmıyor, anıt müze olarak kullanılıyor. Eski Valimiz din grupları geldiğinde özel bir izinle ibadete açılmasını sağlıyordu. Kiliseler ibadete açılırsa, burası ciddi anlamda destinasyon yapılabilir. İnanç turizmi için buraya resmi rakamlara göre 80 bin, bizlerin tespit ettiği rakamlara göre 120 bin kişi geldi. Bu sayılar 4 yıl önce 25-30 bin civarındaydı. Vizelerin kaldırılması da Mersin için önemli bir gelişme oldu. Kentimiz alışveriş merkezlerini Ortadoğu pazarına iyi sundu. Suriye, Lübnan’dan çok büyük talep görüyoruz. Biz küresel krizi turizm de hissetmedik. Ama geleceğimizi turizme yönlendirelim derken, sezonun açıldığı gün balık çiftliklerinin Ege’den Mersin’e gelmesi kararlaştırıldı. 201 sivil toplum örgütünün tamamının imzasıyla bu kararı bertaraf ettik. Nükleerle sıkıntımız var ama farkındayız ki hükümet bir karar aldı ve bunu uygulayacak. Biz bunu tartışmıyoruz. Yalnızca nükleer santralın yapılacağı lokasyonu tartışıyoruz. Yeşilin ağaçlarla iç içe girdiği son derece özel bir alana nükleer santral yapılmamasını istiyoruz. Bu sadece Mersin’in sorunu değil. Akkuyu’nun Mersin’e kuş uçuşu uzaklığı 95 kilometre, Alanya’ya 110 kilometre. Turizm, ulaşımdan gıdaya kadar 36 değişik sektörü tetikliyor. Mersin oladak 3 yıldan bu yana 8 uluslararası fuara katıldık. Bunların geri dönüşlerini alıyoruz. Bu yıl ikinci atılımı İskandinav pazarında yaptık Bir de kriz döneminde konut alan yabancılarda artış oldu. Öyle bir noktaya gelindi ki yabancılar komple arazi alıyor ve bir Türk müteahhitle anlaşılıp site yaptırıyorlar. Bir de bizim kent olarak turizmde en büyük sıkıntımız ikinci konutlar olarak tabir edilen yazlıklar. Bunlar turizmi olumsuz etkiliyor.

Irak pazarı 30 yıl boyunca

bölgenin trafiğini sağlayacak

Bora Güner

Atako Uluslararası Taşımacılık Denizcilik ve Tic. Ltd. Şti. Lojistik Müdürü

Denizcilik sektöründe faaliyet göstermek üzere 45 yıl önce kurulan firmamız, bugün denizcilik, kara nakliyesi, lojistik sektörü, akaryakıt taşımacılığı, gemi inşası ve kurumsal araç kiralama gibi değişik sektörlerde faaliyet gösteriyor. İstanbul ve İzmir’de ofislerimiz var. Yapımız itibariyle iş ortaklarımızla birlikte dünyanın her tarafında hizmet verebiliyoruz. Küresel krize yatırımda yakalandık, gümrüklü depo ve antrepo hizmetlerimize yeni yatırımlarımızla devam ediyoruz. 30 bin metrekarelik bir alanda 5 bin metrekarelik bir depo yatırımı yaptık. Bu yatırımı erteleyebilirdik aksine hızlandırdık. Çünkü her krizin bir fırsat olduğunu düşünüyoruz. Bununla birlikte altyapımızı tamamladık. 30 bin metrekare içinde depo dışında betonlamaya gittik. Daha iyi hizmet vermek için ne yapabileceğimizi araştırdık. Mersin’deki depoların yüzde 90’ı eski. Biz depomuzu yeni deprem yönetmeliğine uygun, sele karşı tedbir alacak şekilde, raflamaya el verişli, teknolojiyi kullanacak barkod sistemine ve otomatik kapılarına kadar her ayrıntıyı düşünerek inşa ettik. 1.5 milyon dolarlık bir yatırım gerçekleştirdik. Mersin konumu itibariyle İç Anadolu, Ortadoğu, Irak, Afganistan, BDT ve Kıbrıs arasında ciddi bir trafik yaşıyor. Özellikle Irak’ın ihtiyaç trafiği Mersin üzerinden sağlanıyor. Lojistik Platformu bunun için Mersin Lojistik Köy Projesi ile sektörde bir adım daha ileri gitmek için mücadele veriyor. Burada 2 milyon metrekarede 46 parsel var. Ön talep sayısı 120. Yapılan master plan Sanayi ve Ulaştırma bakanlıkları tarafından kabül gördü. Bu köyde demiryolu olacak minimum öngörülen arazi yapısı 20 bin metrekare. MTS’ya kayıtlı 1250 tane nakliye işi yapan firma var. Bir de diğer kentlere kayıtlı firmaları sayarsak bu rakam büyüyor. Mersin sadece Türkiye’nin 2’nci büyük limanına sahip değil aynı zamanda İstanbul’dan sonra 2’nci büyük filoya sahip. Bunda en büyük etken Mersin’den Irak ağırlıklı olarak Ortadoğu’ya yapılan taşıma. İşler yolunda giderse 30 yıl boyunca bu bölgenin trafiğini sağlayacak bir Irak pazarı var. Bununla birlikte bir Afganistan pazarı geliyor. Yeterli güvenlik olmadığı için Afganistan’a Pakistan üzerinden ürün gönderemiyor. Nakliyeciler sürekli araçlarını yeniliyor. Ulusoy, Yıldırımlar Grubu yatırım yapıyor. Arkas yatırımına devam ediyor. Depo, antrepo, nakliye yatırımları yapıyorlar. UN RO-RO ile Avrupa’ya bağlantı olması, Mersin hinterlandı içindeki mal trafiğinin ithalat ve ihracatının olması Ekol lojistiğin gelmesi İntercombi’nin gelmesi sektörü canlandırıyor. Sektörümüz için kriz teğet geçti diyebiliriz. Bunda hinterlandımızdaki şehirlerin etkisi var. Gaziantep başta olmak üzere ihracatını artıran kentler bize fayda sağlıyor. Krizde tahsilâtta sorun yaşadığımız müşterileri elemeye çalıştık. Eleman çıkarmak çözüm değildi. Arkadaşları nasıl daha verimli kullanabileceğimizi araştırdık. Ancak bakınca Mersin’in henüz hak ettiği yerde olmadığını görüyoruz. Sanayi ve lojistik altyapımız var ama bu bölgeden yatırımcılar Marmara’ya gitti. Ama kimse Marmara’nın büyük bir deprem yaşayarak sekteye uğrayacağını düşünmedi.

MSM Rusya’ya akredite olmak

için başvuran tek laboratuar

Tarık Kubilay

Özel MSM Gıda Kontrol Laboratuarı Yönetim Kurulu Başkanı

Biz gıda ticaretinin kontrolünü yapıyoruz. 2006 yılında faaliyete girdik. 2009’da akredite olduk. Yaptığımız analizler, verdiğimiz hizmetler tüm dünya ülkeleri tarafından kabul edilir hale geldi. Yönetim kadromuzda bir profesör, bir yardımcı doçent var. Teknik kadromuzda 31 personel var 43 kişilik istihdam yaratıyoruz. Bu yapımız ile bölgemizde en fazla üniversite mezunu istihdam eden firma olduğumuzu düşünüyorum. Kriz döneminde ilk kez tarım ülkesi olmamızın faydasını gördük. Çukurova Bölgesi Avrupa’nın, Rusya’nın ve Ortadoğu’nun gıda ambarı olabilecek bir kapasiteye sahip. Gerekli ortam sağlanırsa para buraya akar. Mersin turizmde iyi bir vagon olabilir, ama tarımda lokomotif olma şansı var. Örgütlü tarım sistemlerine geçişte avantaj değil dezavantajlarımız var. Burada arazi yapısı bölünmüş. Rusya artık İspanya’dan aldığı narenciyeyi Türkiye’den almaya başladı. Ayrıca yakın zamanda ABD’den aldığı beyaz etin bir kısmını Türkiye’den de alma yolunda. Bu potansiyeli iyi kullanmalıyız. Bunun baş nedenlerinden bir tanesi de kalite. Biz Avrupa’dan akrediteyiz. Ama Rusya Federasyonu dünyadaki diğer kalite sistemlerini tanımıyor. Biz Rusya’dan akredite olmak için başvurduk. Türkiye’den Rusya’dan akredite olmak için başvuru yapan tek laboratuar biziz. 1-2 ay içinde Rusya’dan akredite oluyoruz. Bu Mersin için de bir avantaj olacak. Biz şu anda Avrupa’dan akrediteyiz ama Avrupalı ithalatçılar akrediteyi yeterli bulmuyor çünkü buna rağmen halen ürünlerde kirlilik var. Çünkü biz her şeyi kağıt üzerinde yapıyoruz. Müşteri artık akreditasyonu kabul etmiyorum belirli kalite standartlarım var o kalite standartlarına uygun laboratuarlarda yapılan testleri kabul ediyorum diyor. Avrupa’da. Her ne kadar AB ülkeleri resmi dairelerinde akreditasyonu şart koysa da alıcı sen istediğin kadar akredite ol benim kalite belgem elinde yoksa analizi kabul etmiyorum diyor. Artık ithalatçı işi ele almış. Şu anda bir Alman kimya doktoru laboratuarımızda. Almanya’da kendisinin laboratuarı var ve bu belgeye sahip. Eğitim alıyoruz. Sonbahara doğru bu belgeyi de alıyoruz QS Belgesi. Bu ne demek bizim yaptığımız analizlerin Avrupa ve Rusya’da kabul edilebilir olması demek. Bir sonraki aşama kendimizi Japonya’da kabul ettirebilmek. Mut’taki kayısı üreticisi neden ürününü 50 kuruşa satsın da 3 TL’ye satamasın.

Şunu bilmeliyiz ki, analiz bir tedavi değil teşhis durumudur. ‘Biz ürünümüzü analiz ettiriyoruz, sorun yok’ diye düşünülmemeli. Bakanlık ‘iyi tarım uygulaması’ başlattı. Bu uygulama tarlada kontrol, üretimde kontrol, paketleme esnasında kontrol gibi sofraya kadar kontrollerin yapılmasını sağlayan gerçek bir tedavidir. Ama bu uzun bir süreç. 10-20 yıllık projeler istiyor. Bugünden yarına yapılabilecek bir şey değil. Bugün Antalya’nın turizmde lokomotif olma sebebi müşteri kalite standardı istediğinde bu standardı yakalamak için sürekli kendisini geliştirmesi olmuştur. ‘Tarımda çok iyiyiz dersek ve müşterinin istediği kriterleri bir teferruat olarak görürsek’ maalesef bizden o kadar ürün almak istemelerine rağmen sürekli sorun yaşayacağız. 20 liraya Japonya’ya domates satmak yerine ürünümüz dalında kalacak. Tavsiyelerle iyi tarım uygulaması olmaz., bir yaptırım olmalı. 2007-2008 yıllarında ülkemiz Rusya ile bir kriz yaşadı. Rusya meyve sebze ihracatını durdurdu. Belirli analizler yapılmadan ülkesine gıda kabul etmediğini söylediğinde Türkiye’de bu analizleri yapabilen 2 tane laboratuar vardı ve 2’si de Ege’deydi. Bunlar yalnızca Ege bölgesinin ihracat analizini yapabiliyordu. Biz Mersin; Adana, Hatay bölgesinin hiçbirinde ne resmi ne de özel laboratuarda bu altyapıya sahip değildi. Biz hemen riski alıp sezona donanımımızı sağladık ve bölgemizden ihracat yapılabilmesini sağladık. Belki işi hiç aksatmadığımız için sezona yetiştiğimiz için bu önemli sorun hiç hissedilmedi. 10 gün gecikseydik o 10 gün ihracat dururdu. Dünyada İran ve Çin’den sonra geri dönen üründe 3’üncü ülkeyiz.

Tat, bulgurdan sonra çeltik

yatırımını da tamamlayacak

Tuba Memiş

Tat Bakliyat A.Ş Genel Müdür Yardımcısı

Firmamız Şerafettin Memiş ve kardeşleri tarafından kuruldu. Ben 2’nci kuşağım, 3 yıldır şirkette çalışıyorum. 1977’de firmamız gıda ticareti ile işe Muş’ta başladı. 1989’da Mersin’e gelip buradaki bakliyat potansiyelini görüp bu alana yönelmişler. O dönemde bakliyat sektörü büyük tonajlarda nohut ve mercimek ihracatı yapılıyormuş. Şimdi Mersin bakliyat konusunda markalaşmış bir il. Sektörümüzde bazı firmalar paketleyici bazısı sanayici. Sektördeki potansiyeli görüp paketleyici firma sayısı çok fazla. Biz sanayici konumundayız mercimek fabrikamız, bulgur ve çeltik fabrikamız var. Toplamda 66 bin metrekare üzerinde çalışıyoruz. 2008’deki toplam satışımız 103 milyon TL idi. İhracatımız yaklaşık 24 milyon dolar civarında, bu rakamla İSO 2. Büyük 500 Sanayi Kuruluşu listesinde 11’inci olduk. Kendi sektörümüzde de 3. Sırada yer alıyoruz. Firmamız hem ihracata hem de iç piyasaya odaklanıp her ikisinde de başarılı olabilen firmalardan birisidir. Bu kriz döneminde bize avantaj sağladı. Yurtiçinde 50’ye yakın bayimiz var. İstanbul’da Marmara, İzmir’de de Ege bölge müdürlüğümüz mevcut. Yaklaşık 60 ülkeye ihracat yapıyoruz. Irak en fazla ihracat yaptığımız ülkelerden bir. Markamız, Irak’ta tanınıyor. ABD’ye İngiltere, İtalya’ya çalışıyoruz. ABD’de etnik pazara çalışıyoruz. Güneydoğu Asya ülkeleri çok büyük potansiyel. İlk ihracatımızı 1992’de yaptık ve o dönemden bu yana yurtdışından ithalat ve ihracatta çok önemli kontaklarımız var. Ben şirkete 2006 yılında yurt dışındaki eğitimimi tamamladıktan sonra dahil oldum. 2008’de yüzde 90 büyüme gösterdik. Aile şirketi olarak çalışıyoruz ama büyüdükçe kurumsallaşıyoruz. Aile şirketi olmamızın avantajını da kullanıyoruz. Şerafettin Bey Yönetim Kurulu Başkanı ve yönetimi hiçbir zaman bırakmıyor bu kriz döneminde çok önemli. Giderleri iyi kontrol ediyor, özsermayemizle çalışıyoruz. Mersin’de lojistik sektörüne çok büyük yatırımlar oldu. Birçok ülkeden biz de transit yük getiriyoruz ve gümrüklü antrepoyu ilk yapan şirketlerden birisiyiz. Bugün çok sayıda gümrüklü antrepo yapıldı ve kiralar çok düşünce esprisi kalmadı. Bir de örneğin, herkes mercimeğe yatırım yapıyor. Kriz dönemlerinde zayıf olanlar eleniyor. Şimdi Bakliyat Konseyi kuruluyor bu anlamda biraz daha profesyonelleşiyoruz. Mesela bulgur basit bir ürün gibi gözükebilir ama geçen yıl bu ürüne 6 milyon TL’lik bir yatırım yaptık. Türkiye’nin en modern bulgur fabrikasını kurduk. Biz böyle bir yatırımı yaparken Antep’teki bulgur fabrikasından maliyetlerimiz çok daha fazla olacaktı. Çünkü orada güneşte kurutuluyor. Biz de maliyetlerimizi düşürmek için Ar-Ge yaptık. En uygun yakıtı kullanmaya çalıştık. Doğalgazdan avantajlı olması nedeniyle kömür kullanıyoruz ve bu çalışmamızda TÜBİTAK’tan destek aldık. Bir de Trakya bölgesinde bir çeltik fabrikası yatırımımız var, bu yıl içinde tamamlamayı planlıyoruz. Toplamda 205 kişiyi istihdam ediyoruz.

Türkiye pazarının yüzde 65’i

Akdeniz Çivi’nin

Serhat Dövenci

Akdeniz Çivi Tel Tic ve San Ltd. Şti Genel Müdürü

4 tane şirketim var Akdeniz Çivi Tel Ltd. Şti, Santek San Ltd. Şti, Santek Teknik Hırdavat ve Santek Çelik. 4 ayrı konuda çalışıyorum ve bu nedenle pek çok sektörü daha yakından takip edebiliyorum. Mersin sanayi şehri değil. 1970’li yıllarda Türkiye’de daha çok sanayide etkinliği olan bir şehirdi. Son 10 yılın politikalarıyla tekstili kaybettik. Tekstilde Çukurova bitti. Sabancılar fabrikalarını kapadılar, Berdan bitti. Bunlara bağlı olarak çırçır fabrikaları yan sanayiler bitti. Ardından Seka fabrikası gitti. Daha sonra ne gitti Ataş rafinerisi. Bir de kurulanlar var. Trakya cam fabrikası kuruldu. OSB kuruldu. İrili ufaklı fabrikalar var ama hepsini toplasanız geçmişteki Mersin’in ağırlığı etmez. Ben 4 sektörde faaliyet gösteren bir sanayiciyim. Ama ağırlıklı olarak teknolojik çivi ve tel üretiyorum. Kriz döneminde piyasa daraldı. Sanayinin krize girmesi 2 nedenden olur bir finans musluklarının kapanması ikincisi pazarın daralması. İkisi de bu krizde aynı anda oldu. Aslında finans sektöründeki daralma nedeniyle, krize girmeyecek firmalar dahi krize girmeye başladı. Bu arada bizim piyasamız da çok ciddi daraldı. Yapmamız gereken 2 şey vardı. İç piyasada yüzde 50’ye yakın düşüş vardı. Ne yapabilirdik dış pazara satabilirdik. Orada da aynı düşüş yaşanıyor. Ama Türkiye’nin bazı avantajları vardı kendi ürettiği kısımlarda. O dönemde dışarıya çok eleman gönderdik. Maliyetine karsız çalışarak iş yapabileceğimizi gördük. Mart’a kadar böyle gidebildik. Siyasi iktidarın aldığı bir karar vardı KDV iadeleri konusunda. Bu teşviklerle iç piyasada canlanma başladı. Biz de o döneme kadar ciddi sıkıntılar yaşasak da o dönemde sanayide çarklar dönmeye başladı.

Biz teknolojik tabanca çivi ve telleri üretiyoruz. Bunlar ambalaj sektörüne yönelik ürünler. Ambalaj sektöründe teknoloji sürekli gelişiyor. Eskiden elle çakılan sandıklarda bugün tabancalar kullanılıyor. Türkiye genelindeki pazar payımız yaklaşık yüzde 65. Pazar lideri olduğumuz gibi kalite lideriyiz. Bu ayrıcalıkla ürünümüzü hak ettiği fiyata satabildik. Krizde herkes masrafını kısarken biz katıldığımız fuar sayısını yurtdışında 2’den 4’e, yurtiçinde birden 3’e çıkarttık. Teknolojiye yatırım yapıp verimliliği artırarak, maliyeti azalttık. İnsana da yatırım yaptık. Krize 117 elemanla girip 165 kişiyle çıktık. Toplam çalışan sayımız diğer şirketlerle 400’ün üzerinde. Geçen yıl 6,5 milyon dolar ihracatımız vardı. Bu yıl da Eximbank yaptığımız ihracatın yüzde 50’si kadar teminat mektubu getirebilirseniz direk kredi verebiliyordu. Geçen yıl o kriz döneminde 3 milyon dolardan fazla Eximbank’tan uzun vadeli krediler aldım. Yani krize girdiğimde hazırlıklıydım. Bu nedenle çok sıkıntı yaşamadım. Türkiye’de üretici olma fikri gittikçe zayıflıyor. 2000 yılları başında işçilik 200 dolara gelirken, şu anda 600-700 dolarlara geliyor. Elektriğe ödediğim para artıyor. Cebime giren para ise azalıyor. Verimliği artırın dendi verimi artırdım, kurumsallaştım, organizasyonu artırdım. Eskiden yalnızca karşımızdaki rakibi bilip tedbir alıyorduk. Şimdi bakıyorsunuz bizim rakibimiz Çin, Malezya, Tayland, Kore, bunlarla mücadele edebilmek için yavaş yavaş üretim dışında başka işler yapmamız gerektiğini gördük. İthalata yönelmem gerektiği düşüncesiyle buna 2003’te hazırlanmaya başladım ve ilk önce çivi çakma tabancaları getirmeye başladım. Sonra diğer sanayi ürünlerinin ithalatçısı olarak devam ettim. Sadece ihracatla yaşayamayacağımı anladım. Şu anda yüzde 25 ithalatçı yüzde 75 imalatçı yapım var. 2 yıl içinde bunu yüzde 50’ye eşitleyeceğim. Çok yüksek cirolarım var ama yüzde 3-4 karla çalışıyorum.

Daha önce sanayi şehri gibiydik. OSB’de belirli büyük fabrikalar dışındakiler sıkıntıda. Mersin siyasi iktidarın muhalif şehri gibi gözüküyor bu nedenle diğer şehirlere akan paranın yüzde 10’u dahi Mersin’e gelmiyor. Muhalif yapısı nedeniyle kaybediyor. Ayrıca Mersin kötü yönetiliyor. Mersin repoya para yatıran 4. Şehir konumunda. Ciddi olarak para yatırıyoruz ve başka illerdeki sanayiyi finanse eder durumundayız. Türkiye’de de küçük ve orta işletmeler giderek kayboluyor. Üretime yönelik tedbirler uygulanmalı. Ülkedeki kuru baskılayarak dışarıdan sıcak para getirebiliyorsunuz ama buradaki sanayiciyi öldürüyorsunuz.

İnşaatta açık nitelikli

iş merkezi alanında

Ahmet Belice

Belkar İnşaat San ve Tic. Ltd. Şti Genel Müdürü

Belkar İnşaat’ın kurucu müdürüyüm ve inşaat mühendisiyim. Taahhüt firmasıyız özel sektör ve kamuya anahtar teslim iş yapan bir firmayız. Kentin ihtiyaçlarını tespit ederseniz kentin ve kendi sektörünüzün gelişimine katkı koyarsınız. 5-10 yılda Mersin kendi içinde Türkiye’nin yıldızı olacağına inanıyorum. Tarım ve inşaat vasıfsız işgücünü istihdam ediyor. Onun için sektörümüz önemli, Çukurova’da vasıfsız iş gücü çok. Mersin’de işsizlik Türkiye ortalamasının çok üstünde. Bu durumda ciddi tedbirlerin alınması gerekiyor. Mersin ekonomik anlamda biraz sıkıntılı olsa da vergi sıralamasında 6’ncı kent. Bu da Mersin’in üretim gücü olduğunu gösteriyor.

İnşaat açısından Mersin’in ilk açığı, kaliteyi sağlamış ofislerinin olmaması. Şehir merkezinde otoparkı güvenliği olan işyerleri ihtiyaca cevap veremiyor. Biz de firma olarak bu alanı değerlendirdik. Bizim yaptığımız iş merkezi limanın karşısında demiryoluna yakın bölge bu ihtiyaca cevap verecek. Mersin’in planlamasında sıkıntılar var. Hem konut hem ticari alanlar konusunda. Bu acilen çözülmeli. Dışarıdan gelecek bir yatırımcı depo yatırımı yapacak buna hazır tahsis edilmiş bir arazi bulamıyorsunuz. Bir arazi satın alıyorsunuz konut parseli. Bunu plan tadilatıyla ticari alana çevirmeniz gerekiyor. Yaşanacak bu uzun ve zahmetli bir sürecin sonucunun müspet olacağı da kesin değil. Şehrin belirli bölgeleri hazırlanıp yatırımcıya sunulmalı. Bir kentin kaderi birilerinin elinde olmamalı. Plansız yaşanmamalı. Bu kente katkı sunan insan istiyoruz. Öte yandan Mersin’de nitelikli yapılar da yapılıyor. Geçmişte planlar yapımlı. Kuzey Mersin’de nitelikli konutlar yapılıyor ama bakıyorsunuz parseller küçük. Büyük bir site yapacağınız alanlar yok. Bu anlamda plan sıkıntısı var.

Kaynak: UTİKAD